Asaĝıdaki acıklamayı 6 Agustos 2004 günü Avukatım Emin Emir aracılıĝıyla Tercüman gazetesine göndermeme raĝmen yayınlanmadı. Tercüman gazetesine karşı hukuk yollarına basvurmuş bulunmaktayım. Bu süreç içinde Nazlı Ilıcakın doĝru olmayan bir bilgiyi tekrar köşesinde (NEVRUZ PROVOKASYONU VE AK PARTİ'YE KURULAN TUZAKLAR, 23 Mart 2005) yervermiş bulunmaktadır. Gerekli yasal takip Avukatım tarafından yürütülmektedir.
TEKZİP METNİDİR
Dünden Bugüne Tercüman gazetesinin 5 Ağustos 2004 tarihli nüshasının 10 uncu sahifesinde Nazlı Ilıcak tarafından kaleme alınan Yeni bir andıç tartışması başlıklı yazının muhtevasına ilişkin aşağıdaki açıklamayı gönderiyorum.
ABDde yaşayan bir Türk vatandaşı olarak Türkiye konusunda bir cok olayı yakından takip ediyorum ve saygın bir üniversitede ders veren bir Türk bilim adamıyım. Her kamu aydını (public intellectual) gibi bende uzmanı olduğum konulara ilişkin düşüncelerimi bilimsel boyutta paylaşmakta ve her platformda dile getirmekteyim. Bu bağlamda Haziran 2004te akademik çalışmalarda bulunmak maksadıyla bir süre Türkiyede bulundum. Bu esnada da çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlarla benim calismalarimi ilgilendiren konularda görüşmeler yaptım, fikir alışverişlerinde bulundum. Çalışmalarıma faydalı olacağı düşüncesiyle; TBMMnde, çeşitli Bakanlıklarda, Siyasi Partilerde, Genelkurmayda, Üniversitelerde, sivil toplum örgütlerinde, Gazetelerde görüşmelerde bulundum. Görüştüğüm tüm kurumlar gibi Genelkurmaydan da usulü dairesinde randevu talep ettim. Talebimin kabulü üzerine, özellikle Siyasal İslam, Kürt sorunu ve Iraktaki gelişmelerin ABDden nasıl göründüğüne ilişkin fikirlerimi ilgililerle paylaştım. Türkiyedeki akademik çalışma ve görüşmelerimin bitmesinden sonra ABDye döndüm.
Çandarın e-maline atıfla yazınızda ileri sürüldüğü gibi;
1. Benim Genelkurmaya çağrılmam söz konusu değildir. Görüşme talebi benden gelmiş ve Genelkurmay nezaketle karşılayarak talebimi kabul etmiştir. Esasen askeri hiyerarşi düşünüldüğünde başka türlü olması da mümkün değildir. Durum böyle iken, benimle görüşmeyi kabul eden sayın ilgililerin hiyerarşi dışı hareket eden bir fraksiyon mensubu olarak gösterilmesi temelsiz bir itham, bu itham eğer cehaletten kaynaklanmıyorsa marazi bir dimağın ürettiği art niyetli vesvesedir. Dahası, ben Ömer Taspınara Cengiz Candarı öldürürseler hic sasırmam seklinde bir ifade de kesinlikle bulunmadım.
2. Yazınızda ileri sürülen iddialar benim bir vatansever aydın sorumluluĝu cercevesinde yaptıĝım görüşmeleri carpıtmakta ve gerceklerle baĝdaşmamaktadır. Görüşmede ne herhangi bir metin ne de herhangi bir gazeteci gündeme gelmemiştir. Özellikle Genelkurmayının hassasiyet ve ciddiyeti düşünüldüğünde bir sorumlu aydın ile yapılan görüşmede ileri sürülen iddialara zemin oluşturacak herhangi bir hususun gündeme gelemeyeceği de açıktır.
3. Yine yazınızda iddia edildiği gibi, Genelkurmaydaki görüşmem ile Milliyetteki haber arasında herhangi bir ilişki yoktur. Milliyette yer alan haber benim Türkiyede bulunduğum dönemden önce medya da zaten gündeme gelmişti. Dolayısıyla benim ziyaretim ile bu haber ilişkilendirilerek hayali bir senaryo üretilmiştir. Bu senaryo da yazınızda Yeni bir andıç olarak kamuoyuna sunulmuştur.
Şahsımın talebi doğrultusunda ve tamamen bir kamu aydını olarak gercekleştirdiĝim görüşmenin, imal bir senaryonun parçası haline getirilerek belirli görüş ve niyetlerin desteklenmesi yolunda malzeme olarak kullanılması ve bu çerçevede hem benim, hem de TSKnin töhmet altında bırakılması üzüntü vericidir. Türkiyenin güvenliĝinin korunmasi ve dis politikadaki hassasiyetini her zaman ictenlikle paylastigim TSKnin yıpratılma kampanyasını üzüntüyle karsılıyorum.
M. Hakan Yavuz