TEKNOLOJİK - DİJİTAL BÖLÜNME SÜRECİNDE ÇEVRE ÜLKELERİN KONUMU VE ÇEVRE ÜLKELERİN
YENİ GELİŞME MODELİ ARAYIŞLARI
Tahsin BAKIRTAŞ (Sakarya Üniversitesi)
Sohbet KARBUZ (Uluslar arası Enerji Ajansı(İEA/ OECD))
Son yıllarda bir çok uluslar arası kuruluş ve merkez ülke yönetimleri çevre
ülkelerin küresel sürece yeteri derecede katılamadıklarını; ve bunun da en büyük
nedeninin piyasa açıklıklarını sağlayamadıkları; ve bilgi ve bilişim teknolojisindeki
gelişmelere yeterli ölçüde önem verilmemesinden ötürü olduğunu savlamaktadırlar.
Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere empoze ettiği bu yaklaşım, özünde,
gelişmiş ülkelerin ürettikleri teknoloji yoğun ürünlerin hem fikri mülkiyet
hem de mal olarak gelişmekte olan ülkelerde pazar oluşturmasını sağlamaktır.
Bu ise gerek merkez ülkeler ile çevre ülkeler arasında, gerekse ülkelerin içinde
gelir grupları arasında bir teknolojik ya da dijital bölünmeyi daha da şiddetlendirmektedir.
Çünkü teknolojinin fikri mülkiyet halinden başlayarak mal olarak oluşum sürecinin
her aşamasında merkez ülkeler çevre ülkelere karşı başat güç konumundadırlar.
Bu durum çevre ülkelerin merkez ülkelerin pazarı haline gelmeleri ve güçlü ekonomilerin
güçsüz ekonomileri baskı altına alma sürecinin daha da hızlandırmaktadır. Bunun
da ötesinde ülkeler içindeki teknolojiye ulaşan ve teknolojiyi yoğun olarak
kullanan insanlar ile diğer kesimler arasındaki uçurum daha da arttığı ortadadır.
Küreselleşmenin mevcut durumu, zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olduğudur.
Bu koşullar altında, farklı arayışların yoğunlaşması ve 21. Yüzyılda yoksulluğu
yenme yönünde arayışların artması olağandır. Bu çalışmada somut veriler çerçevesinde
küresel sürecin merkez ülkeler lehine işleyen ve işlemesi için ortaya konulan
politikaların sonuçları ortaya konulmuş olup, bu sürecin aslında çevre ülkelerin
merkez ülkelerin pazarı haline getirilme çabaları olduğu ve moda terimler ile
çevre ülkelerin Pazar haline gelmesi de hızlandırıldığı gösterilmekte ve sonuçta
çevre ülkelerde uygulanacak gelişme stratejilerinin, piyasa açıklıkları ile
körü körüne küresel sürece katılmaları değil; merkezle rekabet edebilecek ve
yoksulluğu azaltabilecek bir büyüme stratejisi olması gerektiği savunulmaktadır.